Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

GERCEK HACKING SITESI
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 İLETİŞİM ENGELLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




İLETİŞİM ENGELLERİ Empty
MesajKonu: İLETİŞİM ENGELLERİ   İLETİŞİM ENGELLERİ EmptyPtsi Ocak 07, 2008 11:42 pm

1. Emir Vermek, Yönlendirmek: Bu iletiler, öğrenciye duygularının, gereksinimlerinin ya da sorunlarının önemsiz olduğunu anlatır. Öğrenci öğretmenin duygu ve gereksinimlerine göre davranmak zorundadır: “Senin susamış olman beni ilgilendirmez, yerine otur ve cezan bitinceye kadar bekle.”
Bunlar öğrenciye o anda ki davranışının kabul edilemez olduğunu söyler: “Sızlanmayı kes, bebek değilsin.”
Böyle iletiler öğretmenin gücünü korkuya dönüştürür. Öğretmenin söylediklerini kendilerinden daha büyük ve güçlü biri tarafından verilen gözdağı olarak algılarlar: “Sınıftan çık.”
Öğretmenlerin bu tür davranışları ile, öğrencilerden karşılık verme, direnme, bağırıp çağırma gibi olumsuz davranışlar ve düşmanca duygular yaratabilir. Bu iletiler, öğretmenin, öğrencinin karar ve yeteneğine güven duymadığını gösterir. “Bu akşam bir çalışma çizelgesi yap, yarın bana göster.”
2. Uyarmak, Gözdağı Vermek: Bu iletiler emir verme ve yönlendirmeye benzer ama çocuğun vereceği yanıtın karşılığı olacak tümceleri de içerirler: “Ağlamayı kes, yoksa seni gerçekten ağlatacak bir şey yaparım.”
Bunlar, öğretmenin öğrencilerinin isteklerine ve gereksinimlerine saygı duymadığını anlatır: “Yazını zamanında bitiremezsen bitirinceye kadar burada kalırsın.”
Öğrenciyi korkutur ve sindirir: “ Kendine çeki düzen vermezsen velini çağıracağım.”
Emir verme, yönlendirme gibi uyarı ve gözdağı vermek de düşmanlık yaratır.
Öğrenciler bazen uyarı ve gözdağına şöyle karşılık verirler: “Ne olacağı umurumda değil. Ben yine bildiğimi yaparım.” Bazen de yalnızca öğretmenin vereceğini söylediği cezayı uygulayıp uygulamayacağını görmek için yapmaları yasaklanan şeyleri yaparlar.
3. Ahlak Dersi Vermek: Bu tür ilişkilerle dış otoritenin ve zorunlulukların gücü öğrenciye karşı kullanılır. Öğrenciler, genellikle “yapmalısın, etmelisin”lere karşı koyar ve kendilerini daha güçlü savunurlar.
Ahlak dersi veren iletiler öğrenciye, öğretmenin onun yargısına güvenmediğini, başkalarının doğruluğuna inandığını şeyleri kabul etmesinin onun için daha iyi olacağı düşüncesini verir: “Doğru olanı yapmalı, müdüre ne biliyorsan anlatmalısın.”
4. Öğüt Vermek, Çözüm ve Öneri Getirmek: Bu tür iletiler öğretmenin, öğrencinin sorunlarını kendi kendilerine çözebilme yeteneği olmadığına inandığının kanıtıdır.
Bunlar, bazen öğrenciyi öğretmenine bağımlı yapar, kendisi için düşünmesini engeller ve her sorununda, çözümü kendi dışında bir otoriteden beklemeye başlar.
Öneri üstünlük tavırı olarak görülür. Bu da bağımsızlık elde etmeye uğraşan gençler için çok sinir bozucudur. Önerme, önerinin üstünlüğünü gerektirdiği için, öğrenciler kendi kendilerine, düşünce geliştirmek yerine, önerene karşı çıkarak çok gereksiz zaman harcarlar. Onlara göre zaten öğretmen öğrenciyi anlasa, çözüm önermezdi. Öğrencilerin genel düşüncesi şudur: “ Benim ne hissettiğimi, ne düşündüğümü gerçekten anlasanız böyle saçma önerilerde bulunmazsınız.”
5. Öğretmek, Nutuk Çekmek, Mantıklı Düşünceler Önermek: Öğretmen öğrenci ilişkisinde sorun olmadığı zamanlarda öğretme, nutuk çekme öğrenciler tarafından kabul edilebilirken, sorunlu dönemlerde kabul edilemez. Sorunu olan öğrenciler “öğrenmeye” aşağılık duygusu, yetersizlik duygusu ile tepki gösterebilirler.
Mantık ve gerçekler öğrencinin mantıksız ve bilgisiz olduğunu hissettirdiği için genellikle içe kapanıklık ve küskünlük ortaya çıkar.
Öğrenciler de yetişkinler gibi yanlışlarının gösterilmesinden hoşlanmazlar. Sonuna kadar düşüncelerini savunurlar. “ Ben haklıyım ve bunu kanıtlayacağım” diye düşünürler.
Nutuk çekme etkisiz bir öğretim yöntemidir. Uygun kullanılmadığı zaman yalnızca etkisiz olmakla kalmaz, nefret edilen bir yöntem olur. Öğrenciler sıkılır ve dinlemeyi bırakırlar.
Öğrenciler bazen öğretmenin “gerçek”lerini çürükmek için sonuçsuz yöntemlere başvururlar. Öğretmenin görüşlerini yalnızca ders dışı konularda değil, ders içindede eleştirirler. Alışa gelmiş öğrenci tepkilerinden biri şudur. “ Siz bu günü anlamak için çok yaşlısınız.”
Öğrenciler kendi sorunları hakkında öğretmenlerinden daha fazla gerçek ve geçerli bilgiye sahiptir. Bu yüzden öğretmenin düşünceleri, öğrenciler tarafından bir güç gösterisi olarak yorumlanır.
6. Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, Aynı Düşüncede Olmamak Bu iletiler, öğrenciler üzerinde öbürlerinden daha olumsuz etki yapar. Benlik kavramı, çocuğu yetiştiren ve onun yaşamındaki en önemli yetişkinler olan anababa ve öğretmenlerin yargı ve değerlendirmeleri ile biçimlenir. İşte bu nedenle, olumsuz değerlendirmeler çocuğun benlik saygısının aşınmasına neden olur ve karşı eleştiri için onu kışkırtır. Sonuçta öğrenciler de öğretmenlerine aynı biçimde tepki verir. Öğrencilerin saygısızlığından yakınanlar, çoğunlukla olumsuz değerlendirmeleri çok sık kullanan öğretmenlerdir.
Değerlendirme yapmak öğrencileri çok etkiler. Değerlendirilme korkusu ile duygularını saklar ve yardım için başkalarını ararlar. Bu tür iletilere öz imgelerini korumak için kızgınlıkla karşılık verir ve katı bir savunuya çekilirler. Bir öğrenciye tembel olduğunu söylemek onu kızdırır ve hiçbir zaman çalışmaya yüreklendirmez. En kötüsü de olumsuz değerlendirmelerin yenilenmesidir. Sık sık olumsuz değerlendirilen öğrenciler sevilmediklerini, işe yaramadıklarını ve hiç bir şeyi hak etmediklerini düşünürler.
Bu tip öğrenciler kendilerine zarar verebilecek bir kişilik geliştirebilirler.
7. Övmek, Aynı Düşüncede Olmak, Olumlu Değerlendirmeler Yapmak Öğretmenler, genel inancın tersine, övmenin olumsuz değerlendirme kadar zarar verdiğini duyunca inanmazlar. Öğrecinin öz imgesine uymayan olumlu bir değerlenderme kızgınlık uyandırır: “ Ben iyi bir öğrenci değilim.” Öğrenciler bu iletileri, öğretmenin kendilerini yönlendirme ve istediğini yaptırma girişimi için kurnazlık olarak yorumlarlar: “ Siz böyle söyleyince sanki ben daha çok mu çalışacağım?”
Öğrenciler haklı olarak, öğretmen olumlu yargılıyorsa başka bir zaman da olumsuz yargılayabilir sonucunu çıkarır. Ayrıca yargılamanın, üstünlüğü hissettirdiğini de düşünür. Övgünün çok sık kullanıldığı bir sınıfta, övgünün yokluğu eleştiri olarak yorumlanabilir. “ Resmim hakkında iyi bir şey söylemediniz, demekki beğenmediniz.” Başkalarının yanında övmek, öğrenciyi utandırır. Öğrencilerin çoğu “ iyi örnek” olarak gösterilmeyi, “ kötü örnek” gibi aşağılayıcı bulur.
Çok fazla övülen öğrenci ise buna alışır hatta övülmeye gereksinim duymaya başlar: “ Bakın öğretmenim benim kağıdıma bakan. Resmim ne güzel, değil mi?”, “Öğretmenim bakın, eşyalarımı Hasan ile paylaşıyorum.”
Öğrenciler, övgüyü sık kullanan öğretmenin gerçekte kendilerini anlayamadığını ve bu olumlu değerlendirmeleri, onları anlamak için yitirecekleri zamanı kazanmak için kullandıklarını düşünür.
8. Ad Takmak, Alay Etmek Öğrencilerin benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar.
Öğrenciler bu tip iletilere genellikle aynı tür ileti ile tepki verir: “ Şimdi bebek gibi davranan kim?”
Öğrencileri etkilemede bu tip iletileri kullanan öğretmenler hayal kırıklığına uğrar. Öğrenciler öz eleştiri yapacakları yerde, özürlerini kapatmak için öğretmenlerin kullandığı iletileri kullanır: “ Ben bebek değilim; bebekler böyle davranmaz. Ben böyle davranırım.”
9. Yorumlamak, Analiz etmek, Tanı Koymak: Bu tip iletiler öğrenciye, davranışın nedenlerinin öğretmeni tarafından bilindiğini anlatır:
“Bunu başkalarının ilgisini çekmek için yapıyorsun.” Bu amatörce yapılan psikanaliz öğrenciye gözdağı gibi gelebilir ve sıkıntı verir. Öğretmenin çözümlemesi doğruysa, öğrenci kendini çıplak olarak açıkta kalmış hisseder ve utanır. Eğer yanlışsa, ki çoğunlukla böyledir, öğrenci yersiz suçlandığı için kızar.
Öğrenciler bu iletileri öğretmenin kendini çok akıllı ve bilgili sanmasının ve üstün olması nedeni ile Tanrı gibi içlerini okumasının bir kanıtı olarak görürler. “ Nedenini biliyorum” “içini okuyorum” gibi iletiler öğrencinin konuşma isteğini yok eder. Düşüncelerini öğretmenle paylaşmamasını öğretir ve çok tehlikelidir.
10. Güven Vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını Paylaşmak Yüzeyde bu iletiler sorunlu öğrencilere çok yararlıymış gibi görünür, ama gerçekte böyle değildir. Öğretmenin karmaşık duygular yaşayan öğrencisine güven vermeye çalışması onda anlaşılmadığı izlenimini uyandırabilir.
Öğretmenler, öğrencilerin olumsuz duygularından etkilenmediklerinden onları avutmaya çalışırlar. Böyle durumlarda güven verici ve destekleyici iletiler öğrenci tarafından, öğretmenin onun duygularını değiştirmesini istediği biçimde anlaşılır: “ Her şey düzelecek, yarın kendini daya iyi hissedeceksin.”
Öğrenciler öğretmenlerin bu çabalarının kendilerini değiştirmek için olduğunu sezer ve onlara güvenmezler. Acıma, öğrencinin duygularını incitir ve iletişimini bozar; çünkü öğrenci öğretmenin, duygularını değiştirmeye çalıştığının ayırdındadır.
Hiç kimse, kendisine gerçeği algılayamadığının söylenilmesinden hoşlanmaz. Güven vermenin her türlü, sorunlu kişinin abarttığını, gerçekte ne olup bittiğini anlamadığını ve bir bakıma “ gerçek dışı” duygular taşıdığına hissettirir.
Bu nedenle öğrenciler de kendilerine destek veren öğretmenlerin çabasına düşmanca tepki verir.
11. Soru Sormak, Sınamak, Çapraz Sorgulamak Sorunlu olduğu zaman öğrenciye soru sormak onda güvensizlik ve kuşku uyandırır. “ Dün akşam ödevini sana söylediğim gibi yaptın mı?” Öğrenciler bazı soruların, onları tuzağı düşürmek ve eksiklerini bulmak için sorulduğunu düşünür: “ Ne kadar çalıştın? Bir saatmi? O zaman iyi bir notu hak etmiyorsun.” Soruların nedenlerini anlamayan öğrenciler onları göz dağı aracı olarak algılar ve soruya soru ile tepki verir: “ Niçin bilmek istiyorsunuz?”
Sorunlu öğrenciye soru soran öğretmenler, öğrencide, sorununu çözmede ona yardımcı olacağı yerde, sorunu onun adına kendisinin çözmesi için bilgi tapladığı izlenimini uyandırır: “ Kuzenin artık sizde kalacakmış, bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
Sorunu olan öğrenciye sorununu çözme amacı ile sorulan her soru, onun konuşma özgürlüğünü sınırlar ve bir sonraki iletisini sanki dikta ettirir. “ Bu duyguyu ilk ne zaman farkettin?” diye sorarsanız, öğrenci yalnızca bu duygunun ilk ortaya çıkışını anlatacak, başka hiç bir şey anlatmayacaktır. Avukatlar gerçeği saklamaya çalışan sanıkları konuşturmak için çapraz sorgulama yöntemini öğrenir. Ancak yene de konuşmak istemeyen tanıktan yeterli bilgiyi alamazlar. Demek ki sorgulama, açık ve yapıcı iletişimi kolaylaştırmak için yararlı değildir.
12. Sözünden Dönmek, Oyalamak, Alay Etmek, Şakacı Davranmak, Konuyu Saptırmak: Böyle iletiler yüzünden öğrenci, öğretmeninin onunla ilgilenmediğini, duygularına saygı göstermediğini, belki de onu dışladığını düşünür.
Öğrenciler sorunlarını dile getirmek istediklerinde çok ciddidirler. Şakayla, espriyle karşılık vermek onları incitebilir ve itilmişlik, bir kenara atılmışlık duygusunu uyandırır.
Öğrencileri başından savmak, o anki düşüncelerinden saptırmak, ilk başta başarılı gibi görülebilir. Ancak kişinin üzerinde konuşulmayan duyguları yeniden çıkaracaktır; çünkü ertelenen sorunlar çözümlenmemiş sorunlardır.
Öğrenciler saygıyla dinlenilmek ve anlaşılmak isterler. Alay eden, oyalayan öğretmenler, onları sorunlarının çözümünü başka kişilerde aramaya iterler. Böyle öğretmenleri yardım için danışılabilecekleri, güvenebilecekleri ve iletişim kurabilecekleri kişiler olarak görmezler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İLETİŞİM ENGELLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EĞİTİM ÖĞRETİM :: ÖDEVLER-
Buraya geçin: